Bundan 12 sene önce yaşanmış olan ve Türk siyasal tarihinde büyük kırılma teşkil eden 31 Mayıs 2013 Gezi olaylarını anlatan bir yazı dizisine başlamıştık Ensonhaber’de.
*
O yazı dizisine devam edeceğim ama 31 Mayıs 2013 Gezi olaylarından bir sene önce yaşanmış 7 Şubat 2012 darbe teşebbüsünü anlatacağım bugün bu köşede. Bir sonraki yazıda Gezi olaylarını anlatmaya devam edeceğim.
*
13 sene önce 2012 senesinin Şubat ayı Türk siyasi hayatının, genel olarak Türk Devlet tarihinin büyük kırılma noktalarından birine sahne olmuştu.
*
13 sene önce 7 Şubat 2012'de FETÖ'nün ilk polis-yargı darbe teşebbüsünü yaşadık.
*
Daha önceki askeri darbe süreçlerinden çok farklı bir döneme, 13 sene önce bu şubat ayında girmiştik.
*
Bürokratik vesayetçilik ideolojisi Kemalizm'den Gülenizm'e el değiştiriyordu artık.
*
2012-13 döneminde artık Kemalist darbe tehdidi kalmamıştı ama Gülenist darbe tehdidi vardı meşru seçilmiş hükümet için.
*
17-25 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016 Gülenist darbe girişimleri de 7 Şubat 2012'nin devamından ibarettir.
*
Dehşet dolu ve olağanüstü bir son 13 sene yaşadı bu ülke. Özellikle 7 Şubat 2012 süreciyle ilgili o dönemi yaşayanlarla bizzat konuştuğum için teferruatlara tam anlamıyla hakimim.
*
Bundan 13 sene önce sadece Hakan Fidan için değil onlarca MİT mensubu için hukuksuz gözaltı kararları çıkmış ve MİT İstanbul Bölge Başkanlığı'na Fetullahçı polis ekipleri gönderilmişti.
*
İstanbul polisi uyarılmış, MİT mensuplarının görüldüğü yerde yakalanması istenmişti.
*
Aynı dakikalarda Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi önünde güvenlik amaçlı tutulan terör ekipleri de acil olarak İstanbul MİT Bölge Başkanlığı'na yönlendirilmişti.
*
Başkanlığın kapısına gelen ekip MİT mensuplarının teslim edilmesini isterken ortam bir anda gerildi.
*
Destek için çevredeki tüm yakın ekipler çağrıldı ve kısa süre içinde İstanbul MİT Başkanlığı'nın etrafı Fetullahçı polis ablukasına alındı.
*
MİT'te ise "tam kırmızı alarm" verilmişti. Yenimahalle ve Serencebey kaynıyordu.
*
Fetullahçı savcıların talimatıyla yüzlerce polis MİT binasının etrafını sarmaya başlayınca o bölgedeki tüm MİT görevlileri “Acil Durum” koduyla Başkanlık binasına çağrıldı.
*
Yüzleri maskeli korumalar, tam teçhizatlı şekilde ağır silahlarıyla Başkanlık etrafında etten duvar ördü.
*
DEVLET ile paralel devlet bir silahlı çatışmaya girmek üzereydi.
*
MİT Başkanlık binasında bulunan ve haklarında tutuklama emri olan iki MİT görevlisi ise arkadaşlarının yardımıyla binadan gizlice çıkarılarak güvenli bir adrese götürüldü.
*
Eş zamanlı olarak diğer adreslere gönderilen Fetullahçı polisler, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve emekli Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'i de tutuklayacaktı.
*
MİT, polisten hızlı davranmış; 42 yıldır teşkilata hizmet veren ve çözüm süreci için inisiyatif alan Taner ve Güneş'i korumalar eşliğinde çoktan güvenli evlere nakletmişti.
*
Adreslerden boş dönen Fetullahçı polis şefleri deliye döndüler.
*
Öte yandan asla bu darbe teşebbüsünden de geri adım atmadılar.
*
Tüm bu sürecin beyni 22 Temmuz 2014’ten beri FETÖ'den tutuklu olan polis şefi Ali Fuat Yılmazer’dir.
*
Tam bir organizatör zekaydı bu polis şefi. Tipik bir Fethullahçı polis diye geçiştirilecek biri değildi Ali Fuat Yılmazer.
*
FETÖ öncesi Türk kontrgerilla teşkilatı yani eski tabirle Ergenekon örgütünün içinde Veli Küçük’ün hayati derecede önemli rolü neyse Ali Fuat Yılmazer’in de Fetullahçı örgüt içindeki pozisyonu o derece, hatta daha da fazla önemliydi.
*
Ben bu Ali Fuat ile 10 Şubat 2012'de MİT'in kayıtlarına da giren 9 dakika 27 saniyelik bağırış çağırış içinde bir konuşma yaptım.
*
Yüzlerce MİT mensubunu tutuklama niyetlerini de gizlemiyorlar ve kendilerine çok güveniyorlardı.
*
Ben bu polis şefinin üstüne gittikçe iyice öfkelendi ve “O Hakan Fidan denen astsubay parçasını feriştahı bile gelse kurtaramayacak” diye avaz avaz bağırmaya başladı.
*
7 Şubat'ta başlayan bu teşebbüs günlerce yeni alt teşebbüslerle devam etti ve ancak 18 Şubat'ta tehlike tamamen bertaraf edilebildi.
*
Bu 11 günün hikâyesi özellikle sinema ve TV dizileri için inanılmaz bir malzemedir.
*
Şu ana kadar bu mevzuyla alakalı yapılan filmler ve TV dizileri iyi niyetli ama maalesef çok çok yetersizdir.
*
Zaten o yapılan filmleri hatırlayan hatta izlediğini hatırlayan bile kalmadı. Böyle de ilginç bir olaydır bu.