Şimdi Biraz Konuşma Zamanı

Türkiye, İmamoğlu ismini 2019’da tanıdı.

Daha önce İstanbul’da da çok dar bir kesimin tanıdığı,

Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin İBB adayı olması herkes için çok büyük bir sürpriz olmuştu.

2019 seçimleri Türkiye için sıkıntılı bir sürece denk gelmişti.

2018, Türkiye ve ABD ilişkileri için oldukça gergin bir sene olmuştu.

Rahip Brunson krizi ile de gerginlik had safhaya ulaşmıştı.

Trump’ın alenen söylediği gibi ABD, Türkiye ekonomisini doğrudan hedef almış,

Büyük bir dolar krizini Türkiye hassas manevralarla atlatmıştı.

Atlatmıştı ama hasar da ağırdı…

İşte böylesi sert bir dönemin ekonomik yansımaları 2019 krizine damga vurmuştu.

Ekrem Bey de realitedeki bu ekonomik dalgalanma üzerine kurguladığı seçim stratejisi ile kısa sürede popülaritesini artırdı.

Tartışmalı geçen iki seçim aşamasından sonra İmamoğlu, İBB başkanlığını kazandı.

Türk siyaseti de yeni bir aktör kazanmış oldu.

İmamoğlu şahsına münhasır bir siyasetçiydi.

Fikrine ve doğrularına inanan, eleştiri karşısında soğukkanlılığını çabuk kaybedebilen bir özelliği vardı.

Her ne kadar bir kesim “Karadenizli sonuçta" diyerek Ekrem Bey’in bu handikabını romantize etse de günün sonunda bir kontrol problemi olduğu çok barizdi.

Seçim çalışmaları boyunca Pazar esnafı ile yaşadığı tartışmalar, bir köfte dükkanında dükkan çalışanı ile yaşadığı tartışmaları unutmak ne mümkün?

Ve tabii bir de Ekrem Bey’in 6 yıllık belediye başkanlığı dönemi boyunca beraberinde gelecek bir “Ahmak” davası var ki siyasi tarihimizin unutulmaz anlarından biridir…

Ekrem Bey’in başına ne geldiyse bu sert ve dikine karakteri yüzünden geldi desek yanılmış olmayız sanırım…

İBB başkanlığının daha ilk yıllarında, seçim boyunca beraber çalıştığı İstanbul teşkilatı ile ters düştü Ekrem Bey…

İlk büyük tartışmasını da Canan Kaftancıoğlu ile yaşadı…

Uzun bir süre mecburiyetten bir samimiyetle birlikte siyaset yaptılar.

Ancak Canan Bey’in siyasi yasak aldığı dava sürecinde Ekrem Bey’in olaylara biraz seyirci kalması, dostlar muhabbette görsün kabilinden tepkileri de gözlerden kaçmıyordu.

Ekrem Bey, İstanbul’da belediye imkanlarının da katkısıyla popüleritesini her geçen gün artırıyordu.

Çok fırtınalı bir başlangıç yaptı Ekrem Bey İBB’ye…

Görevdeki ikinci senesini doldurmadan pandemi çaldı tüm dünyanın kapısını…

Pandemi boyunca birçok polemiğin de tam merkezinde kaldı…

Kah dönemin İçişleri Bakanı Sn Soylu ile tartışıyor, kah İstanbul Valisi ile…

Kah Adalet Bakanlığı ile polemiğe giriyor, kah Ulaştırma Bakanlığı ile…

Ekrem Bey birilerinin “Karadenizli” dediği kişiliğini hepten polemikçi bir siyasetçi figürüne dönüştürüyordu.

Tabii pandemi döneminde bir de Kanal İstanbul tartışmaları patlak vermişti.

Dedim ya Ekrem Bey ile polemik yan yana anılan bir ikileme haline gelmişti.

Daha İBB Başkanlığında ilk yıllarını devirmeden muhalif seçmen tarafından Cumhurbaşkanlığı adaylığına gösteriliyordu Ekrem Bey.

Velhasıl…

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi çattı.

Ekrem Bey bu tarihe kadar hem kendi partisinden hem de iktidar cephesinden birçok isimle münakaşa yaşamıştı.

Tek bir kişi hariç…

Kemal Kılıçdaroğlu…

Baba ve oğul…

Kılıçdaroğlu böyle tarif ediyordu aralarındaki ilişkiyi.

Ta ki günü gelecek, Kemal Bey de Ekrem Bey’in “Karadenizli” kişiliği ile tanışacaktı.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri çok sert bir atmosferde yaşanıyordu.

Ama en sert rüzgarlar Ekrem Bey’in mitinglerinde esiyordu.

Ekrem Bey sert konuşuyordu.

Sinir uçlarına dokunuyordu.

Bir yerde tepki göreceği, herkesin tedirgin olacağı olayların yaşanacağı çok açıktı.

Ve facianın kıyısından Erzurum’da dönüldü.

Ekrem Bey’e ve seçim otobüsüne taşlı sopalı saldırı yaşandı.

Ekrem Bey polisin uyarılarını dinlemiyor, kalabalık ise kontrol edilemiyordu.

Dedim ya facianın kıyısından dönüldü.

Ekrem Bey’i sakinleştirmek zordu ama en azından yakın çevresindeki isimlerde aklıselim hakim geldi.

Ekrem Bey henüz siyaset vitrinine çıkalı 4 sene olmuştu ama arkasında sayısız tartışma bırakmayı başarmıştı…

Cumhurbaşkanlığı seçimleri Cumhur İttifakı’nın zaferi ile sonuçlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı'ydı…

Ve 28 Mayıs’ta Sn Erdoğan’ın kazandığı seçimin hemen ertesi günü.

29 Mayıs’ta Ekrem Bey, yaptığı konuşma ile Kılıdaroğlu’na bayrak kaldırıyordu.

Değişim zamanı demişti Sn İmamoğlu…

Zorlu bir 9 ay bekliyordu Ekrem Bey’i

Yol haritasında ilk olarak Kılıçdaroğlu’nu liderlikten indirmek,

Sonra da yeniden İBB seçimlerini kazanmak vardı…

CHP’de sert fırtınaların estiği 6 ayın ardından Ekrem Bey’in madden ve manen desteğini alan Özgür Özel, Türk siyasi tarihinde ender yaşanan bir değişimi gerçekleştirdi.

CHP kurultayında mevcut genel başkan Kılıçdaroğlu’nu mağlup etti Sn Özel.

2024 yerel seçimlerine bu rüzgarla girdi CHP ve 1. Parti olarak ayrıldı.

Türk siyaseti için seçimsiz bir dört yıl vardı ufukta.

Normalleşme rüzgarları esiyordu…

Sn Erdoğan yıllar sonra ilk kez CHP Genel Merkezi'ni ziyaret etmişti.

Özgür Özel ise iade-i ziyarette bulunuyordu…

Derin bir türbülanstan geçen Türk ekonomisi Mehmet Şimşek ile rayına oturmuştu.

Türkiye normalleşecek, ekonomi düzelecekti.

Bunun için bir sonraki seçimlere kadar yeteri zaman vardı.

En azından öyle görünüyordu.

Ancak…

Önce CHP içinde büyük bir hamle yapan,

Ardından da yerel seçimlerde zafere ulaşan Ekrem Bey durmayacaktı.

Siyasetçinin ihtirassızı olmaz ancak…

Ekrem Bey biraz ihtirasının esiri olmuş gibi bir acele içerisindeydi.

Henüz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden 1 sene geçmişti ki özellikle İmamoğlu’na yakın gazeteciler tarafından, erken seçim söylentileri ortaya atılmaya başlandı.

Ekrem Bey, İBB meclisini de kazanmış olmanın rahatlığı ile artık İBB Başkanı gibi değil Cumhurbaşkanı adayı gibi davranıyordu.

Ama CHP’de yıldızı parlak tek isim Ekrem Bey değildi.

Sn Mansur Yavaş da en az Sn İmamoğlu kadar popüleritesi olan bir isimdi.

Hatta anketlerin çoğunda Sn İmamoğlu’nun 3-4 puan önünde çıkıyordu Mansur Bey.

Buna rağmen CHP kadrolarında cumhurbaşkanlığı için işaret edilen isim hep Sn İmamoğlu oluyordu…

Neden mi?

Aslında cevabı Ekrem Bey’in bugün yaşadığı bu sürecin de kaynağıdır.

Çünkü…

Ekrem Bey CHP’nin “Değişimine” sözcü olarak öncü olmakla kalmamıştı.

Yeniden dizaynda da çok büyük bir rol oynamıştı.

Partinin neredeyse tüm kilit kadrosu Ekrem Bey tarafından belirlenmişti.

Hatta kimine göre genel başkan bile…

Peki bu dizaynı Ekrem Bey nasıl başarıyordu?

Aslında bu nasıl sorusunun cevabını CHP’li isimler, TV kanallarında dillendirmeye başlamıştı.

Evet CHP’li isimler dillendiriyor, Ekrem Bey’in hakkında birtakım iddialarda bulunuyorlardı ama sosyal medyada çok iyi organize olmuş bir ekip, Sn İmamoğlu aleyhine konuşanlar hakkında çok güçlü bir karşı kampanya yürütüyorlardı.

Ve başarılı da oluyorlardı.

Vatandaş pek bu iddialara kulak asmıyordu.

Ta ki Sn Kılıçdaroğlu, katıldığı bir programda Özgür Özel’in kazandığı kurultay hakkında “Şaibeli” ifadesini kullanana dek…

İddia açıktı.

Ekrem Bey’in finansmanı ile CHP’li delegelerin iradesi satın alınmıştı.

Bir tür siyasi rüşvet veriliyordu.

Burada bir parantez açmak istiyorum.

Aslında bu iddiaları daha önce dile getiren bir başka CHP’li isimse Muharrem İnce olmuştu.

Ekrem Bey’e yönelik sert ifadeleri vardı Muharrem İnce’nin.

Özellikle “CHP’li belediyeler İmamoğlu’nun rant kapısı olmuş” ifadesi ve

“Kent uzlaşısı adı altında terörle kol kola bir ilişki kurulmuş” ifadeleri not edilmesi gereken çıkışlardı.

Sonra ne oldu bilinmez.

Muharrem İnce, Sn İmamoğlu’na yönelik sert tavrını sonlandırdı.

Hatta son yaşanan süreç ardından bizzat kendisi Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi için çalışacağını, şehir şehir gezeceğini ilan etti.

Neyse…

Dönelim biz konumuza.

Sn Kılıçdaroğlu’nun kurultaya yönelik ifadeleri savcıları harekete geçirdi.

CHP’li belediyelere peş peşe operasyonlar geldi.

Beşiktaş ve Beykoz belediye başkanları “Yolsuzluk” soruşturmalarında tutuklandı.

Kulisler hareketliydi.

Belediye başkanları ve beraberinde tutuklanan bazı isimlerden itirafçıların olduğu konuşuluyordu.

Bir şeyler oluyordu…

Ve bunun en çok da Ekrem Bey farkındaydı.

Sanki Cumhurbaşkanlığı seçimi kapıdaymışçasına,

Sanki Türkiye’de bir erken seçim tartışması varmışçasına Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ediyordu Ekrem Bey.

Neydi bu acelenin sebebi?

Dedim ya bir şeyler oluyordu.

Bunun da en çok Ekrem Bey farkındaydı.

Tabii bu süreçlerde polemik ve İmamoğlu ikilemi yan yanan gelmeye devam ediyordu.

Hatta bu kez dolaylı yoldan da olsa Mansur Bey ile dahi bir polemik içerisine girmişti sn İmamoğlu.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları Mansur Yavaş ve İmamoğlu’nu karşı karşıya getirmiş, her iki isim de direkt birbirlerini hedef almak yerine sosyal medyada organize ettikleri hesaplar üzerinden yürütüyordu bu polemiği.

Velhasıl…

İmamoğlu aceleyle kendisinin Cumhurbaşkanı olarak ilan edilmesi adına partisini ön seçime götürmeyi başarmıştı.

Ama bir yandan da kendisi için çember daralıyordu.

Ve beklenen oldu.

19 Mart günü Ekrem Bey, sabaha karşı konutundan gözaltına alındı.

Hakkında iki dosya vardı.

Birisi Medya AŞ’nin merkezinde olduğu yolsuzluk dosyası diğeri ise “Kent Uzlaşısı” çatısı altında yürütülen terör soruşturması.

Bugüne geldiğimizde Ekrem Bey yolsuzluk dosyasından tutuklandı.

Terör davasından da tutuksuz yargılanıyor.

Sn İmamoğlu siyasi hırslarını kontrol edemediği için mi, yoksa büyük bir planın parçası olarak mı “Oldu bitti” mücadelesi içerisine girdi bilinmez.

Aslında bu sorunun cevabını da bu yargılama sürecinde göreceğiz…

Peki İmamoğlu’nun tutukluluğu sonrası yaşananlar hakkında ne düşünüyorum?

Bu konuda ben çok netim.

• Sokakları karıştırmanın, vandallığın, polise yönelik şiddetin neresi kabul edilebilir?

• Cumhurbaşkanı'nın rahmetli annesine, ailesine ağza alınmayacak sloganların atıldığı bir ortam nasıl normalleştirilebilir?

• Saraçhane cami haziresindeki kabirleri yıkanlar, cami duvarlarına çıkıp içki içenlerin görüntüsü nasıl görmezden gelinebilir?

• Türkiye'nin gururu olmuş, devlerin olduğu sektörlerde yerli sermayelerle dünyaya açılmış markalarımızı hedef alan boykotlar nasıl romantize edilebilir?

• Ekonomimizin, istihdamımızın yapı taşı yerli holdinglerin tehdit edilmesi nasıl alkışlanabilir?

• Özgür Özel’in toplanan kalabalıklar üzerinden adli makamları ve kolluk kuvvetlerini tehdit etmesi nasıl yok sayılabilir?

Peki bu sokak hareketleri Türkiye’nin çevresini sarmış ateş hattından nasıl bağımsız okunabilir?

Biz bu filmi Gezi Parkı’nda izledik.

Aşinayız…

Türkiye, Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan’ın öncülüğünde bu süreci de atlatacaktır.

Yapmamız gereken ise hukukun, adaletin aydınlığından ayrılmamaktır.

Biliyorum çok uzattım ama günlerdir içimi dökmek istiyordum.

Bu yazıyı da lütfen bir dertleşme olarak görün.

Birliğimizin, beraberliğimizin vesilesi olması dileğimle

Şimdiden herkese iyi bayramlar diliyorum…

Başa dön