Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu…
CHP’nin son 6 yılına damga vurmuş,
31 Mart 2024’deki yerel seçim başarısının ardındaki 2 önemli isim.
İkisinin de çok fazla seveni bir o kadar da sevmeyeni var.
İkisinin de ismi önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanlığı adaylığı için geçiyor.
İkisi de Cumhurbaşkanlığı adaylığını açık açık istiyor.
CHP’nin adayı kim olacak tartışmaları başlamışken bir anda Ankara kulislerini hareketlendiren bir dedikodu yayıldı.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler.
Derler derler de, bu ateş niye çıktı, nerden çıktı ve kim çıkarttı.
4 adımda özetleyim.
1- 25 Ağustos’ta Mansur Yavaş ve Musavvat Dervişoğlu Keçiören Belediyesi’nin etkinliğinde buluştu.
2- 7 Eylül, CHP Tüzük Kurultayında Mansur Yavaş kürsüden herkesin malumu bir şekilde İmamoğlu’nun da adını anarak partisine tepki gösterdi.
3- 15 Eylül’de ABB’nin etkinliğinde Musavvat Dervişoğlu ile Mansur Yavaş yine bir aradaydılar ve oldukça samimi kareler verdiler.
4- Mansur Yavaş ve Dervişoğlu’nun 15 Eylül akşamı baş başa yemek yedikleri iddiasına her iki taraftan da yalanlama gelmedi.
Ve duman Ankara’yı sardı…
Mansur Bey’in İYİ Parti tarafından Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterileceğini söyleyen de var,
CHP tarafından Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilmezse İYİ Parti’nin başına geçeceğini iddia eden de.
Yavaş’ın CHP’den istifa edip seçimlere kadar bağımsız olarak yoluna devam edeceğini yazan da var Yavaş’ın CHP’ye aba altından sopa gösterdiğini dillendiren de.
Bu işin sonu nereye çıkar, ateş bacayı sarar mı, sararsa ömrü uzun olur mu?
Bugünden bir şey söylemek mümkün değil.
Ama şu net ki bu pilav daha çok su kaldırır.
Anlayacağınız CHP koridorları dünden daha karışık, yarından daha sakin…
İzleyelim…
Fotoğrafçınız ile Kahve içtiniz mi ?
Bu bölüme başlamadan önce iki önerim olacak sizlere lütfen not alın ve uygun vakitte mutlaka bakın ve izleyin;
Obama’nın fotoğrafçısı için hazırlanan bir belgesel var.
“Gördüğüm gibi…”
Bir fotoğraf karesi için verilen çaba,
Elde edilen görüntünün nasıl işlendiği,
Süreçler, stratejiler, beklentiler ve umutlar…
Her şey deklanşöre dokunduğun “An’a” sığdırılıyor…
Alexander De Croo’nun instagram hesabını bir incelemenizi tavsiye ederim.
Siyasi kariyerinde gelecek planı olan, geniş kitlelere sesini duyurmayı hedefleyen siyasetçilerimiz en azından bu belgesele göz atsınlar.
Belki neyi kaçırdıklarını o zaman fark edebilirler…
Siyaset bir iletişim sanatıdır.
Kitle iletişimi ve birebir iletişiminin halktaki karşılığı kadardır her siyasetçi.
Ufacık bir iletişim hatası siyasetçinin kariyerini bitirirken
İletişime konu olabilecek ufacık bir enstantane ise siyasi rüzgarların yönünü değiştirebilir.
Siyasi iletişim ekip işidir.
Günde ortalama 100 kişiyle yanak yanağa öpüşen, dert dinleyen, yetkisini aşan konularda anlık olarak vatandaşa çözüm üretmeye çalışan siyasiler bu yoğunluğun ve karmaşanın içerisinde iletişim malzemelerine elbette odaklanamaz.
Top burada tamamen ekiptedir.
Sineğin yağına odaklanmamış, algısı kapalı, toplumu iyi analiz etmemiş ekiplerle yola çıkan her siyasetçi yolda kalmaya mahkumdur.
Günümüz iletişimi tamamen görsel odaklıdır.
Ama gelin görün ki bizde bu işlerin kıymeti bilinmez.
Türkiye’de görsel siyasi iletişim, 2-3 siyasi parti, 3-4 büyükşehir belediye başkanı dışında kimsenin umurunda değil.
Ne yazık ki Bakanlar da buna dahil.
Üstelik bakanların bazıları halkta tanınırlık sorunu yaşarken.
Tek bir kare fotoğraf, anlık bir enstantane, samimi bir sekans…
Ne yazık ki yok.
Peki milletvekilleri?
O konuya girmiyorum bile…
Bahse girerim; siyasetçilerimizin çok büyük bir kısmı fotoğrafçısıyla oturup 15 dakika sohbet etmemiştir.
Neden? Vakitleri mi yok?
Bence vakitleri var ancak bu konunun önemine dair farkındalıkları yok!
Trudeau niye hepimiz tanıyoruz?
Kanada başbakanı olduğu için mi?
O halde Trudeau dışında Kanada başbakanı tanıdınız mı hiç?
Çorapları, Spor yaparken servis edilen fotoğrafları, liderle buluştuğunda verdiği pozlar…
Mark Rutte’yi hepimiz döktüğü kahveyi silerken hatırlıyoruz.
Tek bir kare…
Yıllardır üzerine kurulan bir iletişim kampanyası.
Bu iletişim dili Rutte’yi Hollanda’nın en uzun süre görev yapan başbakanı yaptı.
Bu iletişim dili Rutte’yi NATO Genel Sekreterliği’ne taşıdı.
Ya da tersten bir örnek vereyim…
Sn Ecevit’in Clinton karşısında durduğu meşhur fotoğraf karesi…
Ecevit gibi doğrusuyla hatasıyla tarihe mal olmuş bir isim nasıl olur da tek bir fotoğraf karesine sığdırılır?
Görsel iletişimin gücüyle…
Bu konuyu uzun zamandır yazacağım diyordum bugüne kısmetmiş.
Bir Garip Duster Tercihi
Samsun, Ordu, Trabzon, Rize havalimanlarında Rent-a car araçlarına hiç göz attınız mı?
Çok büyük bir kısmı Duster…
Peki sizce neden?
Söyleyeyim. Vatandaş havaalanından kiraladığı B sınıfı C sınıfı binek otomobille Karadeniz’in meşakkatli yollarını aşıp köyüne ulaşamıyor da ondan.
Hadi biz turist sayılırız. Yılda birkaç kez gidip geliyoruz. İdare ettik…
Peki yerel halkın çilesi ne olacak?
Her yağmurda uçan yamaçlar, önlemsiz keskin virajlar, asfalta hasret patika yollar…
Bölge halkı için konfor değil can tehdidi durumunda.
Evet AK Parti ulaşım konusunda ülkeye sınıf atlattı, yerel yönetimde ise sosyal belediyecilik anlamında çok önemli işlere imza atıldı bunların hepsine kabul.
Ancak Karadeniz’in özellikle yayla ilçeleri, köyleri tamamen unutuldu, ve ihmal edildi.
Z kuşağını yakalayalım derken AK Parti ana kitlesini elden kaçırmak üzere.
İtirazı olan, aksini iddia eden her siyasetçiye açık davet.
Samsun Havalimanı’ndan Perşembe yaylasına kadar arabayla birlikte gidelim.
Ne zaman isterseniz… Birlikte görelim yolların halini.
Ama çok da geç kalmayın ki Karadeniz’in en muhteşem doğa harikalarından Perşembe Yaylası malumunuz altın madenleri nedeniyle tehdit altında.
Gidip de bulamamak da var.
Neyse…