
Erbakan Hoca’nın komprador burjuvaziyle mücadelesi
Ümit Yenişehirli
Bugün, Milli Görüş Hareketi’nin kurucu lideri, eski Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Rahmet-i Rahman’a kavuşmasının 14’üncü yıl dönümü.
Siyasi hayatı boyunca; ülke yönetiminden eğitime, savunmadan sanayie, yerel yönetimlerden sosyal hayata pek çok alanda bıkmadan usanmadan yerli dinamikleri harekete geçirmeyi hedefleyen merhum Erbakan’ın hayatı, bir yanıyla da bu yerliliğe direnen çevrelere karşı verdiği mücadelelerle geçmişti.
Bugünlerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TÜSİAD'ın hadsiz çıkışını tanımlarken kullandığı ifadeyle “komprador burjuvazi” sorunu, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın siyasete atılmasına da vesile olmuştu.
İLK YERLİ FABRİKA GİRİŞİMİ
Necmettin Erbakan, çok başarılı bir makine mühendisliği öğrenciliğinin ardından, 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti olmuştu.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesiyken, Almanya’dan gelen araştırma davetiyle bu ülkeye gitmiş, Leopard tanklarının geliştirilmesinde önemli çalışmalarda bulunmuştu.
Erbakan, Almanya’daki tank fabrikasının da içinde yer aldığı sanayi kompleksinde, Türkiye’ye satılmak üzere imal edilen su motorlarını görünce, “Biz Türkiye’de bunun daha güzelini yaparız.” diyerek, kalması için yapılan bütün cazip teklifleri reddedip ülkesine dönmüştü.

KOMPRADOR BURJUVAZİYLE TANIŞMASI
Gümüş Motor, bu yaklaşım ve inançla 1956 yılında kurulmuş ancak kısa sürede “yerli” acenteler ile doğrudan ithalatçılara Batılı ülkelerin şirketlerince dışarıdan verilen desteklerle ithal motorların inanılmaz fiyat kırmaları üzerine Gümüş Motor’un satışları çakılmıştı. Erbakan yıllar sonra o günleri bir grup gazeteciye anlatırken, “Bunları çağırdım ve dedim ki, ‘Tamam, biz size şu fiyattan verelim, siz üzerine koyun kârınızı, yeter ki fabrika kapanmasın.’ İçlerinden en cüretkârı olan, ‘Yok, olmaz’ dedi, ‘Bu, bugün su motoru olur, yarın otomobil, öbür gün uçak.’ Belki yirmi kişiyi bulan bu grubun arasındaki yerli isimler üç, dört kişiyi geçmezdi, ki onlar da genel eğilime uymuştu.” diye konuşmuştu.
Gümüş Motor böylece batmıştı.

YERLİ OTOMOBİL İÇİN DARBECİLERİ BİLE İKNA ETMİŞTİ
Erbakan, Gümüş Motor’un bir dizi tanıtım toplantısında, Türkiye’nin ilk yerli otomobilini üretme fikrini de ortaya atmıştı. Erbakan, 1960 yılında Ankara’da toplanan Sanayi Kongresi’nde bu görüşlerini dile getirmişti.
Necmettin Erbakan, fikirlerini, projelerini öyle etkileyici savunmaktaydı ki, yerli otomobille ilgili bu sunumu, 27 Mayıs darbesini yapan cuntacı ekibi bile etkilemişti. Sonrasında, Devrim arabası gelişmeleri yaşanmıştı.
Proje aslında gayet başarılı ilerlemiş ama deneme sürümünde güya benzin konulması unutulan (!) Devrim otomobili, dönemin basınının yaşananları karikatürize etmesi, çabaları küçümsemesinin de etkisiyle ölü doğmuştu.

İSTANBUL SERMAYESİ VE DEMİREL İŞ BİRLİĞİ
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bunun üzerine, “Anlaşıldı, bu iş Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetimine girmeden olmayacak.” diyerek, önce TOBB Genel Sekreteri, sonra da Başkanı olmuş, ancak İstanbul sermayesinin, Anadolu’daki belli başlı diğer montajcı ve acenteci kesimleri yanına almasıyla kurum yönetilemez hale gelmişti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in de bu kesimlerin yanında yer alması ve Danıştay’daki hâkimlerin verdiği karar ile Erbakan kanunsuz bir biçimde TOBB yönetiminden uzaklaştırılmıştı. Necmettin Erbakan, bütün bu gelişmelerin ardından, ancak siyasete girdiği takdirde bu çevrelere karşı esaslı bir mücadele yürütebileceğine kanaat getirmişti.
Bu arada, Erbakan’ın kısa süren TOBB yöneticiliği sırasında yaptığı mevzuat düzenlemeleri ve kadrolaşması, “komprador burjuvazi”nin tepkisini çekmiş, yeni arayışlara giren bu çevreler, bir buçuk yıl sonra TÜSİAD’ı kurmuşlar, böylece kendilerini TOBB’dan bağımsız bir pozisyona konumlandırmışlardı.

MONTAJCILARI ÇILDIRTAN FABRİKA ATAKLARI
Siyasete atılmasının ardından koalisyon hükümetleriyle de olsa iktidara geldiği her fırsatta yerli üretim ve ağır sanayi hamlesi için girişimlerde bulunan Necmettin Erbakan, 1974 yılından itibaren Tümosan, Taksan, Temsan, Testaş, Gerkoksan gibi sanayi kompleksleri kurmuş, ayrıca tek tek bölgesel sanayileşmeleri sağlayan Ziraat Makine, Çelik Çekme Boru, Kâğıt, Ağır Makine, Traktör, Gemi Dizel Motor, Rulman isimleri altında 100’e yakın fabrikanın kurulmasına da öncülük etmişti. Erbakan’ın bütün bu çabaları, İstanbul sermayesinin reklam beslemesiyle kontrolünde olan basının sürekli muhalefetiyle karşılaşıyor, girişimler küçültülmeye, alay konusu yapılmaya çalışılıyordu.

28 ŞUBAT’TA DA KOMPRADOR BURJUVAZİYLE UĞRAŞTI
Necmettin Erbakan, bağımsız milletvekilliği, Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi ve Refah Partisi ile devam eden siyaset yolculuğunda nihayet 1996 yılında Doğru Yol Partisi ile kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan olmuştu. Ne var ki, göreve gelir gelmez yerli üretimi önceleyen, montajcı çevreleri rekabete zorlayan, Batılı markaların acenteciliğini yapan çevreleri disipline etmek için ithalat sopasını kullanan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, kısa sürede bir kez daha komprador burjuvazinin hedefi haline gelmişti.
Sonuçta İstanbul sermayesi, askeri bürokrasi, yargı, basın, Meclis’teki muhalif partiler ile bir grup STK, sistemli bir şekilde Refahyol Hükümeti’ne saldırmış, ünlü 28 Şubat MGK toplantısı yapılmış, birkaç ay sonra da Erbakan Hükümeti istifa etmek zorunda kalmıştı.

ERBAKAN’DAN BAYRAKTAR’A: BU İŞİ YAPMAN FARZI AYNDIR
Merhum Necmettin Erbakan, yerli üretim çabaları içerisinde savunma sanayiine de büyük bir önem vermekteydi.
Bugün savunma sanayiinde milletçe iftihar ettiğimiz Bayraktar Grubu’nun kurucusu merhum Özdemir Bayraktar’la yakın dost olan Necmettin Erbakan, her vesileyle Bayraktarları desteklemişti.
Özdemir Bey bir keresinde, yerli teknoloji için büyük mücadele verdiğini anlatınca Erbakan Hoca, “Özdemir Bey, sistemin önünden geçen borular var ve onların önünde de tıkaçlar var, senin de benim de görevim o tıkaçları patlatmak.” demişti.
Bayraktar da cevaben, “Evet, ben o tıkaçları patlattım ama o esnada iki tane de aort damarımı patlattım.” şeklinde konuştuğunda ise Erbakan, “Çektiğin sıkıntıları biliyorum Özdemir Bey ama senin bu işi yapman farzı ayndır.” demişti.
Yarım asra yaklaşan siyaset hayatında kurduğu dört parti de “laikliğe aykırılık” gerekçesiyle kapatılan, iki defa siyasî yasaklı hale gelen merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın neredeyse bütün ömrünü harcadığı hedefler ise bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde yapılan ataklarla bire bir örtüşüyor.
Siyasette yer aldığı her devirde Erbakan’la uğraşan komprador burjuvazi, bugün de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aynı argümanlarla muhalefet yapmaya çalışıyor.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış