Sinema ve dizi sektöründe 4 ayrı rekabet incelemesi
AA & Ensonhaber

Rekabet Kurumu’ndan edinilen bilgilere göre, medya ve eğlence sektöründeki dönüşüm yalnızca oyuncular, menajerler, yapımcılar, yayıncılar, senaristler ve içerik sağlayıcıları için değil, aynı zamanda ekonominin bütünü ve nihayetinde tüketiciler için de büyük önem taşıyor.

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, yapım ve yayıncılık alanında yeni platformlar ve dağıtım modelleri ortaya çıkarken, bu durum hem içerik üreticilerine hem de izleyicilere alternatif seçenekler sunuyor. Gelişen teknoloji ve değişen dağıtım yöntemleriyle birlikte pazarın dinamikleri de yeniden şekilleniyor.

Ancak, Rekabet Kurumu’na göre sektörde büyük pazar payına sahip şirketlerin varlığı ve dikey bütünleşik yapılar, rekabetin sağlıklı işlemesini engelleyebilecek unsurlar barındırıyor. Güçlü medya ve eğlence şirketleri, sahip oldukları içeriği dağıtımdaki hâkimiyetlerini pekiştirmek için bir kaldıraç olarak kullanırken, dağıtımdaki üstünlüklerini de içerik üzerindeki kontrollerini artırmak için devreye sokuyor.

Bu dikey bütünleşme ve konsolidasyon, sadece belirli içeriklere imtiyazlı alanlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda dağıtımın daha kontrollü bir şekilde yönetilmesini sağlayarak yeni girişimciler, bağımsız yapımcılar ve küçük ölçekli rakipler için ciddi engeller oluşturuyor. Bu durum, sektörde yenilikçi projelerin önünü kapatabilir ve tüketicilere sunulan içerik çeşitliliğini sınırlayabilir.

BAĞIMSIZ SEKTÖR, GÜÇ DENGESİZLİĞİ KARŞISINDA SAVUNMASIZ KALIYOR

Medya ve eğlence sektöründe büyük şirketlerin pazardaki etkinliği, bağımsız yapımcıları ve küçük ölçekli girişimleri zor bir ikileme sürüklüyor. Pazardan çekilme ya da büyük oyuncular tarafından satın alınma ihtimali, bu şirketler için kaçınılmaz bir gündem haline geliyor. Sektörde yaygın olarak kullanılan münhasır ve uzun vadeli anlaşmalar, rekabeti sınırlayarak bağımsız aktörlerin oyun dışında kalmasına neden oluyor. Bu durum, küçük ve orta ölçekli içerik üreticilerini güç asimetrisine karşı daha kırılgan bir hale getiriyor.

Özellikle yüksek pazar payına sahip medya devlerinin, hangi içeriğin üretileceği, tüketicilerin neyi izleyeceği ve bu içeriklere nasıl erişeceği konusunda belirleyici olması, piyasa gücünü daha da merkezileştirerek tekelleşme riskini artırıyor.

Bu yapısal dengesizlikler, sektörde yenilikçi içerik üretiminin azalmasına, bağımsız yapımların dağıtım kanallarından dışlanmasına ve iş gücü piyasasında tekelleşmeye yol açabilir. Aynı zamanda yeteneklerin gelir potansiyelini kısıtlayan, rekabeti baltalayan ve toplam sektör gelirlerini düşüren bir yapı oluşturabilir. İçerik üretiminde belirli grupların ayrıcalıklı hale gelmesi, senarist ve oyuncuların düşük ücretle çalıştırılmasına, tüketicilerin ise artan fiyatlarla daha sınırlı içeriklere erişmesine neden olabilir.

SEKTÖR ÇALIŞANLARI VE TÜKETİCİLER İÇİN ARTAN RİSKLER

Medya ve eğlence endüstrisinde gözlemlenen anti-rekabetçi uygulamalar, içerik üretim süreçlerini daraltırken, yaratıcı özgürlüğü ve çeşitliliği de kısıtlıyor. Büyük şirketlerin pazardaki baskın gücü, yalnızca içerik üreticilerini değil, sektördeki tüm çalışanları da etkileyerek daha düşük ücretler ve zorlaşan çalışma koşullarıyla karşı karşıya bırakıyor. Yaratıcı ekosistemin sıkışması, yetenekler üzerinde baskı oluştururken, tüketiciler için de daha az seçenek ve tekdüze içeriklerle sınırlı bir izleme deneyimi anlamına geliyor.

Rekabet Kurumu’nun değerlendirmesine göre, medya sektöründe rekabet kurallarının titizlikle uygulanması yalnızca ekonomik verimliliği ve yeniliği teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda çoğulculuk ve demokratik bir toplumun sürdürülebilirliği açısından da kritik bir rol oynuyor. Tüketicilerin özgürce seçim yapabilmesi, bilgiye erişim hakkının korunması ve medya çeşitliliğinin sağlanması açısından hayati önem taşıyor. Ancak büyük oyuncuların pazar hâkimiyetini artırmaya yönelik stratejileri, rekabet karşıtı uygulamalara dair soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Bu gelişmeler ışığında Rekabet Kurumu, medya sektöründeki potansiyel tekelleşme risklerini mercek altına alarak, dört ayrı inceleme başlattı. İncelemeler kapsamında;

Sinema gösterimi ve dağıtımı,

Sinema ve dizi yapımı ile bu içeriklerin yurt dışına satışı,

Kast direktörlüğü, ajans ve menajerlik faaliyetleri,

Abonelik temelli isteğe bağlı video platformları

gibi sektörün temel bileşenleri detaylı bir şekilde analiz ediliyor. Prodüksiyondan pazarlamaya, içerik dağıtımından oyuncu ajanslarına kadar sektörün tüm katmanlarında rekabetin nasıl şekillendiği araştırılıyor. Bu kapsamlı incelemeyle, sektördeki dikey bütünleşmelerin rekabete zarar verip vermediği, bağımsız içerik üreticilerinin pazar erişimi konusunda engellenip engellenmediği ve tüketicilerin içerik seçiminde ne kadar özgür olduğu gibi kritik meseleler değerlendirmeye alınıyor.