
Sait Faik Abasıyanık’ın Alemdağ’da Var Bir Yılan adlı yapıtı, Türk edebiyatının en özgün-gerçeküstü anlatılarından biri olarak, okuyucusunu insan ruhunun derinliklerinde dolaştıran bir yolculuğa davet ediyor adeta. Yazarın bütün kitapları Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından basıldı.
Çünkü bu kitap, yazarın öykücülüğünün zirve noktasıdır. Hem içerik hem de üslup bakımından Sait Faik'in hayatının son dönemlerindeki duygu dünyasını, yalnızlığını, doğa sevgisini ve insan ilişkilerine dair keskin gözlemlerini ortaya koyuyor…
Alemdağ’da Var Bir Yılan'ın gücü, yalnızca olay örgüsünden veya karakterlerden gelmiyor. Derinlikli bir atmosfer yaratımı ve insanın en kırılgan yanlarına dokunan bir dilin varlığından güç alıyor. Modern hayatın sıkıntıları, insanın toplumdan kopuşu ve bireyin içsel yalnızlığı gibi temalar kitapta özne durumunda.
Fakat bu temalar, sıradan bir anlatının ötesine geçiyor. Çünkü Sait Faik, sıradan yaşamların içinde gizlenen olağanüstülüğü keşfediyor ve her bir öyküsünde, başkarakterin yalnızlığı ve anlam arayışı üzerine kurulu bir düşünsel yapı sunuyor okura…
Sait Faik’in dili, kitap boyunca farklı bir şiirsel yoğunluğa sahip. Her öyküde okuyucuyu sarsan, düşündüren ve derin bir hüzün bırakan bir anlatım tarzı var. Alemdağ’da Var Bir Yılan'da, yazar sözcükleri bir ressam gibi kullanıyor; her cümle bir tabloya dönüşüyor.
ZAMANDAKİ RUH HALİ
Gözlemlerini yalın ama derin bir dille aktarırken, doğa ve insanların görünümü öykülerde birer imgeye de dönüşüyor. Bu dil, bir yandan okuru kitaba bağlarken, diğer yandan okurun zihin dünyasında derin yankılar bırakıyor…
Sait Faik’in sözcüklerle yarattığı dünya, gerçeklikle hayal arasında ince bir çizgide yürüyor. Bu dünya, tam anlamıyla yazarın hastalığıyla boğuştuğu zamandaki ruh halinin bir yansıması sonuçta...

Sayfa: 112
KİTAPTAN BİR BÖLÜM
"Hikâyeyi böylece bitirebilirim. Benim bitirişlerimden biri olur. Olmasına olur ama hayır. Ne çarşıya çıkıyor ne bembeyaz kahveye giriyor, görmek istemediğimin karşısına geçiyor, ne de kahveciyle konuşuyorum.
Evimde, odadayım. Çarşıya inemem. Otuz dokuz derece ateşim var. Üşüyor, titriyorum. Bir ara yanıyorum. Anam sirke koyuyor. Okuma artık yat, diyor. Işığı söndürüp gidiyor. Etrafı dinliyorum. Kaşıkadası’nın köpeği hâlâ havlıyor. Rüzgâr camları dövüyor ve kapıları sarsıyor. Işığı yakıyorum...
Bu da bir bitiriş şekli ama bu da değil. Değil, bu da değil.
Çarşıya inemem, o kadar.

SAİT FAİK HAKKINDA
Usta yazar 1906'da Adapazarı'nda doğdu. İstanbul Lisesi'nden mezun olduktan sonra Lozan ve Grenoble'da eğitim gördü, ancak tamamlamadan Türkiye'ye döndü. Kısa süre öğretmenlik ve ticaretle uğraştı, ardından kendini tamamen yazmaya adadı, ilk öyküsü 1929'da yayımlandı.
Modern Türk öyküsünün kurucularından Sait Faik, eserleriyle toplumun görünmeyen kesimlerini anlattı. 1954'te sirozdan hayatını kaybetti. Ölümünden sonra adına hikâye ödülü verilmeye başlandı ve Burgazada'daki evi müze haline getirildi. Uluslararasi Mark Twain Derneği'nin onur üyeliğine seçildi.
YAZARIN YAYINEVİ TARAFINDAN BASILAN DİĞER KİTAPLARI
LÜZUMSUZ ADAM

Sayfa: 104
SON KUŞLAR

Sayfa: 128
HAVADA BULUT

Sayfa: 120
SEMAVER

Sayfa: 128
KAYIP ARANIYOR

Sayfa: 128
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış