Cevdet Yılmaz: Enflasyonu düşürürken dengeli büyümeyi sürdüreceğiz
AA

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhurbaşkanlığının 2025 yılı bütçesine ilişkin görüşmelerde milletvekillerinin sorularını ve eleştirilerini yanıtladı.

DEPREMİN ETKİLERİNİ KALDIRACAK ÇALIŞMALAR

Bir taraftan enflasyonu düşürürken, diğer taraftan dengeli büyümeyi sağlama, depremin etkilerini ortadan kaldıracak rehabilitasyon çalışmalarını yaptıklarını ve sosyal talepleri karşıladıklarını belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

Enflasyonla ilgili başından beri 'üç dönem olacak' dedik. Geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi ve fiyat istikrarı dönemi. Geçiş dönemini tamamladık. 'Geçiş döneminde ne yaptınız?' derseniz, cari açıkta dramatik bir düşüş sağlandı. Cari açık yüzde 6'lardan yüzde 1'ler civarına geldi. Bütçe açığı, depreme rağmen önemli oranda kontrol edilmiş oldu. Bu sene yüzde 5 altında beklentimiz var. Gelecek sene yüzde 3'lere gidiyor. Merkez Bankamızın rezervlerinde tarihimizde görmediğimiz hızda iyileşme ve artış sağlandı. Dolayısıyla Türkiye'nin döviz meselesi büyük oranda çözülmüş durumdadır ve dış dünyadan borçlanma maliyetleri de aşağıya gelmiştir. CDS'ler dediğimiz ülke risk primlerinde de ciddi düşüş sağlanmıştır. Bu da gerek özel kesimin gerek kamu kesiminin dış dünyadan borçlanma maliyetini düşürmüştür.

"KKM BELLİ HIZDA TASFİYE EDİLİYOR"

Yılmaz, Kur Korumalı Mevduat (KKM) mekanizmasının döviz kurunun oldukça istikrarsızlık arz edeceği bir ortamda istikrar sağlamak üzere geçici olarak devreye alındığını dile getirerek, "Başından itibaren geçici bir mekanizma olarak öngörülmüştür. Nitekim KKM'den de hızlı şekilde çıkış süreci devam etmektedir. Bu da finansal piyasalarda istikrarsızlığa yol açmadan başarılmıştır. Şu anda oldukça düşük seviyeye gelmiş durumda. Toplam mevduatlar içindeki payı da yüzde 6'lara gelmiş durumda. Dolayısıyla orada da KKM finansal istikrarımızı bozmadan görevini yaptı ve artık belli bir hız içinde tasfiye ediliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Enflasyonla mücadeleye dikkati çekerek, enflasyonun büyüme için de gelir dağılımı için de iyi olmadığını ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:

Kısa vadede enflasyonla mücadele bu alanlarda bazı zorluklar doğurabilir. Bazı karar alma sıkıntıları doğurabilir. Onu kabul ediyorum. Kısa vadede. Orta ve uzun vadeli bir perspektifle baktığımızda enflasyonu düşürdüğünüz, istikrarı sağladığınız bir ortam hem büyüme için hem de gelir dağılımı için son derece önemli. Enflasyonu düşürdüğünüz bir ortamda büyümeyi istikrar içinde sürdürme ve sosyal refahı da kalıcı bir şekilde yine arttırma imkanına sahip oluyorsunuz. Dolayısıyla enflasyonla mücadele ediliyor. Büyüme ve sosyal denge bozulacak gibi bir yaklaşım doğru değil. Tam aksine enflasyonu giderek düşürdüğümüz bir ortamda, öngörülebilirliğin arttığı bir ortamda, yatırım ortamını da iyileştirmiş oluyorsunuz. Sosyal dengeler açısından da daha sağlıklı, gerçekçi bir zemine kavuşmuş oluyorsunuz. Sosyal dengeler açısından da daha sağlıklı, gerçekçi bir zemine kavuşmuş oluyorsunuz.

"ENFLASYONDA GERİYE GİDİŞ VAR"

Orta Vadeli Program (OVP) göz önünde bulundurulduğunda bazı alanlarda tahmin edilenlerden daha iyi noktada olunduğunu vurgulayan Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:

Cari açık, bütçe açığı, rezervler ve istihdam gibi birçok noktada beklediğimizden daha iyi sonuçlarla karşı karşıyayız. Bazı noktalarda da beklentilerimizin biraz altındayız. Enflasyon bunlardan en önemlisi. Bir miktar beklentilerimizin üstünde gerçekleşti. Burada özellikle hizmet enflasyonundaki katılığın çok ciddi rol oynadığını görüyoruz. Bir düşüş var beklentilerde, geriye gidiş var ama hala tam arzu ettiğimiz noktada değiliz. Sosyal hadiselerde de beklentiler önemli. Sosyolojide 'kendini gerçekleştiren kehanet' diye bir kavram var. Herkes bir şeyi beklediğinde olmayacak şey bile olabiliyor. Dolayısıyla bu beklentileri daha uygun düzeye çekecek politikalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Real sektör ve hane haklarında da bu beklentileri uygun bir noktaya getirdiğimizde işimiz çok daha kolaylaşacak. Oraya doğru da gidiyoruz. Ama bir miktar gecikmeyle gittiğimizi de kabul etmek durumundayız. Sadece para politikası ile mi yapıyoruz bu mücadeleyi? Hayır. Sadece para politikası ile yapmıyoruz. Depreme rağmen diğer birçok sosyal meselelere rağmen finansal tarafta, mali tarafta da olabildiğince disiplinli bir yaklaşımdan bu dezenflasyon sürecine destek oluyoruz.

"SOSYAL KONUT KONUSUNU ÖNCELİKLENDİRECEĞİZ"

Yılmaz, ekonomi alanında yapısal reformların önemine de değinerek, şöyle devam etti:

Burada dört tane kritik alandan bahsetmek istiyorum. Bir tanesi beşeri sermaye. Beşeri sermaye alanında birtakım adımlar atıyoruz, atmaya devam edeceğiz. Bunun çok kritik olduğuna inanıyorum. İkincisi, konut meselesi. Sosyal konut konusunda belli programlar başlattık. Önümüzdeki dönem daha yoğun şekilde bu alanı önceliklendireceğiz. Üçüncüsü, gıda arzı meselesi. Planlı tarımda sulama yatırımlarının miktarını arttırıp tarla içi projeleri önceliklendirme ve gıda lojistiğine varıncaya kadar gıda konusu yine çok öncelikli bir alanımız. Bir taraf da enerji. Gerek dışa bağımlılığı azaltmak gerekse halkımızın refahı açısından yenilenebilir enerji, enerji maliyetlerini düşürmeye dönüp çalışmalarımız, yerli üretimi arttırmaya dönük çalışmalarımız çok kritik. Her biriyle ilgili de çalışmalar yapıyoruz. Dolayısıyla verimlilik esaslı bir şekilde dışa bağımlılığı azaltma, cari açığı yapısal olarak düşürmeye dönük bir perspektifle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

TÜRKİYE "EN YÜKSEK İNSANİ KALKINMIŞLIK" GRUBUNDA

Uzun yıllar Kalkınma Bakanlığı yaptığını anımsatan Yılmaz, kalkınmanın ekonomik büyümeden ibaret olmadığına işaret etti.

"Ekonomik büyüme kalkınmanın tabii ki olmazsa olmaz bir parçasıdır ama kalkınma bunu aşan bir kavramdır." diyen Yılmaz, şunları söyledi:

Ekonomik büyüme artı sosyal adalet artı nesiller arası adalet yani sürdürülebilirlik. Bir de yönetişim dediğimiz hadise. Yani bu dört başlık kalkınma kavramının esas kavramlarıdır. Biz de bu çerçevede ve insani kalkınma perspektifli hareket ediyoruz. Birleşmiş Milletler'in insani kalkınmışlık endeksleri var. Orada da ülkeleri dört gruba ayırıyorlar. 'En düşük insani kalkınmışlık', 'orta insani kalkınmışlık', 'yüksek insani kalkınmışlık' ve 'en yüksek insani kalkınmışlık' diye. Türkiye, son 22 yılda yüksekten, en yükseğe geçiş yapan ülkelerden biri oldu. Bunu da sağlığa ve eğitime yaptığımız yatırımlar, satın alma gücünün genel olarak artışı gibi faktörlerle izah etmek mümkün.

Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)