Türk gazetecileri konuk eden Nikol Paşinyan'dan önemli mesajlar
İHA

Ermenistan ve Azerbaycan barış metni üzerinde tam anlaşma sağladığı saatlerde önemli bir gelişme daha yaşandı.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ilk kez Türk medya kuruluşlarının temsilcilerine röportaj verdi.

Başbakanlık binasında gerçekleştirilen röportajda Başbakan Paşinyan, basın mensuplarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerinden Ermenistan’ın dış politikasına yönelik sorularını yanıtladı, önemli mesajlar verdi.

Paşinyan’a ilk olarak Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştirme sürecinde hangi noktada olunduğu soruldu.

"DİPLOMATİK TEMSİLCİLER SÜREKLİ DİREKT TEMAS HALİNDELER"

Ermenistan Başbakanı Paşinyan, bir gün siyaseti bırakıp emekli olduğunda Ermenistan-Türkiye ilişkileri ve özellikle Güney Kafkasya hakkında nasıl bir miras bırakmak istediğine ve bölge için nasıl bir hayali olduğuna yönelik soruya şu yanıtı verdi:

"İkinci soruya kesin bir yanıt vermek çok zor. Çünkü henüz hangi sonuçları kaydettiğimizi ve hangi sonuçları özetleyebileceğimizi görmemiz gerekiyor.

Elbette, dilekler açısından konuşacak olursak kesinlikle Ermenistan ve Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını, sınırın demiryolu ve kara yolu ulaşımı için açık olmasını, ticari bağlantıların doğrudan olmasını dilerdim, yani sınır geçişleri ve ulaşım bağlantıları açısından.

Çünkü bugün bile Ermenistan ve Türkiye arasında oldukça geniş bir ticaret hacmi var, iş bağlantıları mevcut, ancak bu esasen dolaylı bir şekilde gerçekleşiyor"

"TÜRKİYE İLE BAŞLAYAN DİYALOG ÇOK ÖNEMLİ"

"Ve elbette, Ermenistan ile Türkiye arasında başlayan bu diyalog çok önemli" diyen Paşinyan, "Bana sık sık Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde hangi sonuçların elde edildiği soruluyor.

Elbette, genellikle özel temsilcilerimiz formatında yapılan görüşmelerde Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınırın - kara sınırından bahsediyoruz - üçüncü ülke vatandaşları ve diplomatik pasaport sahipleri için açılacağı konusunda bir anlaşmaya varıldığını söylüyoruz ve elbette bu anlaşmanın uygulanmasını bekliyoruz.

Bu anlaşmaya 2022 yazında varılmıştı, ancak henüz uygulanmadığı için birçok kişi bunu Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde herhangi bir sonucun olmadığı şeklinde yorumluyor" ifadelerini kullandı.

"ÇOK ÖNEMLİ BİR DEĞİŞİM"

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde herhangi bir ilerleme olmadığına yönelik ifadeler çıktığını söyleyen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, "Çünkü bugün Ermenistan ile Türkiye arasında çok doğrudan bir diyalog, çok doğrudan bir konuşma var ve eğer ilişkilerimizin önceki dönemini göz önünde bulundurursak, bu çok önemli bir değişimdir. Ermenistan ve Türkiye’nin diplomatik temsilcileri sürekli doğrudan temas halindeler.

Ve tekrar ediyorum, dışarıdan bakıldığında bu somut bir sonuç gibi görünmeyebilir, ancak benim için ve devlet yönetim sistemindeki insanlar için bu somut bir sonuçtur. Çünkü daha önce birbirimizin bakış açılarını netleştirme fırsatından bile yoksunduk. ‘Ankara’da ne düşünüyor’ diye genellikle üçüncü ülkeler aracılığıyla öğreniyorduk. Ankara da esasen üçüncü ülkeler aracılığıyla Erivan’da ne düşünüldüğünü öğreniyordu.

Şimdi ise kelimenin tam anlamıyla, temsilcilerimiz doğrudan telefon açıp 'Bu konudaki görüşünüz nedir?' diye sorabiliyorlar ve bu çok önemli bir değişimdir. Bu, son derece önemli bir gelişme ve bunun sonuçlara yol açacağından eminim.

Ayrıca, tarafların hangi zorluklarla karşılaştığını, hangi sorunların olduğunu, hangi konuların ek açıklama gerektirdiğini, hangi konularda bakış açılarının farklılaştığını karşılıklı olarak daha iyi anlıyoruz. Bunu çok önemli bir kazanım olarak gördüğümü açıkça söylemeliyim" ifadelerini kullandı.

"CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE BİRKAÇ KEZ GÖRÜŞTÜK"

Paşinyan, "Bu süre zarfında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birkaç kez görüşme gerçekleştirdik, telefon görüşmeleri yaptık, Dışişleri Bakanları iletişim kurdu ve iletişim halinde olmaya devam ediyor. Bölgesel Yönetim ve Altyapı Bakanımız, mevkidaşıyla temas kurdu. Ayrıca Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Bakanı da temaslarda bulundu.

Özel temsilciler de birbirleriyle iletişim halinde. İş birliğine dair somut örneklerimiz de mevcut; yakın zamanda Türkiye tarafından aranan veya suçlanan 2 kişiyi Türkiye’ye teslim ettik. Bunlar büyük başarılar gibi görünmeyebilir, ancak önceki dönemde ne durumda olduğumuzu göz önünde bulundurursak, elbette bu çok önemli bir ilerlemedir.

Ancak, bunun dinamik bir süreç olduğunu vurgulamak çok önemlidir ve elbette bu dinamiğin durmaması ve devam etmesi için çaba gösterilmelidir. Bu ise, diğer faktörlerin yanı sıra, iki ülkenin liderlerinin ve hükümetlerinin siyasi iradesine bağlıdır. Ben siyasi irade görüyorum, ancak önemli olan bu siyasi iradenin karşılıklı olarak gelişmeye devam etmesidir" dedi.

"ERDOĞAN'IN BENİ YEMİN TÖRENİNE ÇAĞIRMASI ÇOK ÖNEMLİYDİ"

Paşinyan açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

Elbette şunu da belirtmem gerekir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beni, seçimlerde elde ettiği zaferden sonra düzenlenen yemin törenine davet etmesi de bir anlamda kayda değer bir olaydı ve ben de Ankara’ya gitmeye karar verdim.

Bu, sadece önemli bir etkinlik ve önemli bir mesaj olmanın ötesinde Türkiye’nin siyasi çevrelerinin temsilcileriyle etkileşim kurma fırsatı da sundu. Bu da ikili ilişkiler açısından çok önemli bir gelişmeydi.

Yaklaşık 5-7 dakikadır ilişkilerimizde mevcut olanları sıralıyorum. Bu, en azından listeleyebileceğimiz bir şeylerin olduğunu gösteriyor. Eğer bana 7 yıl önce sormuş olsaydınız, büyük ihtimalle sıralayacak pek bir şeyim olmazdı

"HER ÜLKE KENDİ TARİHİ İLE YÜZLEŞMELİ"

Başbakan Paşinyan, bir süredir Ermenistan’daki tarih algısına dair çeşitli ve önemli değerlendirmeleri, eleştiri ve öneriyle amacının ne olduğuna dair soruya ise, "Bence her ülke kendi tarihiyle yüzleşmelidir, bu oldukça açık bir konu ve bu bağlamda ne benim ne de Ermenistan Cumhuriyeti’nin özgün bir yaklaşımı olduğunu düşünmüyorum. Biz her zaman tarihimizle ilgilendik, ancak burada önemli olan, tarihin bize sunduğu bilgiyi nerede, nasıl ve hangi amaçla kullanacağımızdır.

Aynı zamanda, tarihin bize verdiği mesajları görmek ve bu mesajları doğru algılamak da büyük önem taşımaktadır. Biliyorsunuz, 'Tarihten ders çıkarmak gerekir' şeklinde bir ifade var, ancak tarihin hiçbir sayfasında dersin ne olduğu açıkça yazılı değildir" dedi.

"TARİHİ BİLGİ KAYNAĞI OLARAK MI KULLANACAĞIZ, YOKSA TARİHİN İÇİNDE Mİ YAŞAYACAĞIZ?"

Tarihin dersin ne olduğunu anlatmadığına dikkat çeken Paşinyan, "Başka bir deyişle, bu çıkarım tarihin içinde doğrudan yer almaz; hangi dersin çıkarılacağı ve tarihin nasıl algılanacağı, nasıl kullanılacağı tamamen siyasi bir tercih ve siyasi bir algı meselesidir. Bu çok önemli bir konudur.

Tarihi bir bilgi kaynağı olarak, bugünü ve geleceği anlamaya yönelik bir bilgi kaynağı olarak, bugünü ve geleceği inşa etmeye yönelik bir proje için bir bilgi ve rehberlik kaynağı olarak mı kullanacağız, yoksa tarihin içinde mi yaşayacağız? Bunlar siyasi tercih konusudur.

Çünkü biliyorsunuz, herhangi bir ortamda tarih ve tarihten çıkarılan dersler hakkında konuştuğumuzda, her zaman bir tartışma olacaktır. Çünkü herkes tarihi kendi siyasi bakış açısına göre algılar. Yani aynı toplum içinde bile farklı algılar olabilir.

Bu arada, şunu da söylemeliyim ki, tarih belki de en siyasi bilimlerden veya en siyasi disiplinlerden biridir. Dolayısıyla, tarihin algılanışı da bir bakıma siyasi bir algı meselesidir" ifadelerine yer verdi.

"TARİH İLE BUGÜNÜ AYIRMALIYIZ"

Paşinyan son dönemdeki tarih konusundaki söylemleriyle verdiği mesajı ise şu şekilde açıkladı:

Hem Ermenistan'da konuşurken hem de diasporadaki yurttaşlarımızla konuşurken, tarih ile bugünü birbirinden ayırmamız gerektiğini vurguluyorum. Tarihi ve bugünü aynı şekilde algılayamayız, çünkü bugün bugündür, tarih ise tarihtir. Gelecek ile tarih arasında hiçbir sınırın olmaması mümkün değildir. Çünkü benim anlayışıma göre gelecek, tarihin birebir bir yansıması olmamalıdır.

Gelecek, tarihte düzeltmek veya daha iyi hale getirmek istediğimiz sayfaları iyileştirme fırsatıdır. Ancak bu da yine bir siyasi tercih meselesidir. Bu nüansı doğru anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Tarihte mutlak bir gerçek yoktur. Tarihin her türlü algılanışı aslında siyasi bir algıdır.

Bu genel olarak böyledir. Ancak siyasi tercihlerine bağlı olarak tarih hakkında mutlak gerçeklere sahip olduklarını kabul eden siyasi güçler vardır. Tarih hakkında kendi mutlak gerçeklerine sahip olan topluluklar, devletler vardır. Ve bu da inkâr edilemez bir gerçektir

"TARİHTEN ÇIKARDIĞIMIZ DERSLERİ BUGÜN DEVLET ÇIKARLARININ VE GELECEĞİN ÇIKARLARINA HİZMET EDECEK ŞEKİLDE KULLANMALIYIZ"

Başbakan Nikol Paşinyan, "Bu nedenle benim anlayışım, tarihten çıkardığımız dersleri bugün devlet çıkarlarının ve geleceğin çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanmamız gerektiğidir. Bu arada, şunu da belirtmek isterim ki, benim algıma göre bu tartışma hem Ermenistan’da hem de diasporada olgunlaşmış durumda. Ancak tekrar vurgulamak isterim ki, burada tarihin değiştirilmesi ya da inkâr edilmesi söz konusu değil.

Burada bahsedilen, tarihe dair uygulamalı algımızı değiştirmektir. Tarih hangi amaçla, nasıl bir kaynak olarak kullanılmalı, tarihten hangi bilgileri edinmeliyiz? Bu kolay bir soru değil, ancak bunun gerekli olduğuna kesinlikle inanıyorum.

Bu gereklidir ve benim gözlemlerim, bu tartışmanın olgunlaştığını gösteriyor. Ancak bu tartışmanın yalnızca Ermenistan içinde veya Ermeni çevrelerinde değil, bölgesel anlamda da olgunlaşması önemlidir, çünkü bu da bir sorudur.

Tarihi ne için kullanıyoruz, tarihi çatışmaların sonsuza dek sürmesi için mi, yoksa tarihi çatışmaları barışçıl, iş birliğine dayalı ve bölgesel istikrara sahip bir gelecek inşa etmemiz için bir mesaj olarak mı görüyoruz? Ben ikinci bakış açısının savunucusuyum'' ifadelerine yer verdi.

"SÖZDE SOYKIRIM DIŞ POLİTİKADA ÖNCELİĞİMİZ DEĞİL"

Paşinyan, son dönemdeki sözde soykırım konusundaki ifadelerinin ve yorumlarının hem Ermenistan'da hem de Türkiye'de büyük yankı bulduğu hatırlatılarak, bu konunun artık geçmiş bir aşama mı, yani Ermenistan-Türkiye ilişkileri açısından bu mesele artık geçmişte mi kaldığına yönelik soruyu şu şekilde yanıtladı:

"Resmi tutumumuz, sözde Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanınmasının bugün dış politika önceliklerimiz arasında yer almadığıdır. Bu, resmi bir ifadedir. Ancak bu bağlamda açıklığa kavuşturulması çok önemli ve gerekli olan bazı sorular bulunmakta.

Ben bu sorular hakkında sürekli olarak hem Ermenistan’da hem de yurtdışında yurttaşlarımızla yaptığım görüşmelerde, genellikle çalışma düzeyinde konuşuyorum ve bunun hakkında kamuya açık bir şekilde konuşmak için de iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bu tartışmalar ve manipülasyonlar Ermenistan’da ve yalnızca Ermenistan’da değil, farklı çevrelerde de yapılıyor. Medz Yeğern’in (Büyük Felaket) inkâr edilmesi, unutulması veya reddedilmesi gibi söylemler gündeme geliyor. Ermenistan’da ve Ermeniler arasında bunun tartışılmaz bir gerçek olduğunu çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum.

Yani bizim gerçekliğimizde bunu inkâr etmek ya da bundan vazgeçmek mümkün değildir. Çünkü bu hepimiz için inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak mesele bununla ilgili değil. Yanılmıyorsam, yakın zamanda Münih’te Ermenilerle yaptığım bir toplantıda yaptığım konuşmada doğrudan şunu söyledim. 'Sevgili yurttaşlar, uzak bir ülkenin parlamentosu veya hükümeti bir karar aldığında, biz bu karardan büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Bizim gerçekliğimizde durum budur ve bunda gizli bir şey yok. Ancak bu tür kararlar alındığında ve o kararın getirdiği coşku ya da sevinç kaybolduğunda, bir sonraki anda şu soru ortaya çıkıyor: Bu karar bizim yakın çevremizle olan ilişkilerimiz açısından bize ne sağlıyor? Yakın çevremizde gerginlikler yaşadığımızda, bu gerginlikler ülkemizde, bölgemizde istikrar, barış konularına ne ölçüde katkı sağlıyor?'

Burada da şu soru ortaya çıkıyor: Ermenistan’ın devlet çıkarlarına hizmet etmeye nerede ve nasıl odaklanmalıyız, bildiğimiz gerçekleri, tarihî gerçekler de dahil olmak üzere, nerede ve nasıl vurgulamalı ve bu gerçeklere dayanmalıyız? Çünkü o büyük trajedinin yaşandığı dönem, Ermenistan Cumhuriyeti’nin olmadığı bir dönemdi. Bugün uluslararası alanda tanınan bir Ermenistan Cumhuriyeti var ve bu uluslararası tanınmış devlet, kendi vatandaşlarının güvenliğini ve refahını sağlama fırsatına sahip. Ancak bunun için belirli şartlar gereklidir ve bu açıdan Ermenistan özgün bir ülke değildir''

"BARIŞ VE İYİ İLİŞKİLER ÖNCELİKLE YAKIN ÇEVREMİZDE, EN YAKIN KOMŞULARIMIZLA OLAN İLİŞKİLERİMİZDE GEREKLİDİR"

Ermenistan vatandaşları ile yaptığı görüşmelerde barışa ne kadar katkı sağlandığına değindiğini aktaran Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ''Tüm ülkeler ve hepimiz barışa ne kadar değer veriyoruz, ancak barış öncelikle bölgesel bir olgudur. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, bunu biraz esprili bir dille dile getirmiştim, hükümetimizin büyük bir uluslararası başarı elde ettiğini ve Ermenistan Cumhuriyeti için barışı garanti edebileceğimizi söyleyebilirim.

Örneğin, Avustralya ile. Burada Avustralyalı ortaklarımızdan özür diliyorum, onları bu şekilde örnek verdiğim için, ancak bunda olumsuz bir anlam yok. Büyük bir başarı elde ettik, barış sağladık ama Avustralya ile, ama Yeni Zelanda ile, ama Brezilya ile; ki gerçekten de bu ülkelerle iyi ilişkilerimiz var ve bundan memnuniyet duyuyoruz. Ancak barış ve iyi ilişkiler öncelikle yakın çevremizde, en yakın komşularımızla olan ilişkilerimizde gereklidir.

Çünkü ülkemizin güvenliği ve refahı için somut sonuçlar doğuran barış, buradaki barıştır. Elbette burada küresel güvenlik konusuna değinmiyorum, çünkü yarım yüzyıldan uzun bir süredir dünya nükleer kriz endişesi taşıyor. Bu bağlamda küresel meseleleri bir kenara bırakıyorum, ki bunlar da elbette uluslararası toplumun bir parçası olarak gündemimizde yer alıyor. Ancak bizim ihtiyacımız olan barış, ulaşılabilir olan barıştır, yani burada ve şimdi olan barıştır. Bu nedenle öncelikle bölgesel barışı düşünmeliyiz ve benim algıma göre tarihten çıkarmamız gereken ders de budur." dedi.

Türk basın mensuplarıyla bir araya geldiği salonda 2020 yılında yerel Ermeni televizyon kanallarından birine röportaj verdiğini ve bu röportajda kendisine ''Türkiye’nin Ermenistan’ın güvenliği için bir tehdit oluşturmama ihtimali var mı?'' sorusu sorulduğunu aktaran Paşinyan, ''Benim yanıtım ise şu olmuştu: Evet, bu soruyu sormalıyız ve yanıtlamaya çalışmalıyız. Çünkü varsayıyorum ki Türkiye de Ermenistan hakkında aynı soruyu soracaktır. Ve görev sürecim boyunca, bu soruya yanıt aramaya çalışıyorum, üstelik bahsedilen bağlam da dahil olmak üzere. Ve elbette, bu açıklamalar Ermenistan’da herkes tarafından hoş karşılanmıyor.

Ayrıca, bir noktaya değinmek istiyorum: Anayasamızda ‘Batı Ermenistan’ ifadesi yer almıyor. ‘Batı Ermenistan’ ifadesi başka yerlerde mevcut, ancak Anayasa’da bulunmuyor. Yakın zamanda bir yayında kamuya açık olarak şu açıklamayı yaptım: Benim algıma göre, Batı Ermenistan, Ermenistan Cumhuriyeti’nin Armavir bölgesidir, Armavir bölgesindeki belirli yerleşim yerleri ve Şirak bölgesindeki bazı yerleşimlerdir. Peki neden, neden bu açıklamayı yapıyorum? Bu açıklamayı yapmamın nedenleri hakkında Ermenistan’da çeşitli farklı teoriler var" açıklamasını yaptı.

Kaynak: İhlas Haber Ajansı (İHA)